top of page

Sessizlikten Gelen Ses

Bazı sabahlar şehir öyle bir susar ki, insan kendi iç sesini bile duyacak hale gelir.Kahve fincanından çıkan buharla birlikte düşüncelerim de kıvrılıp gider; kalabalığın ortasında bile yalnız kalabilmenin lüksü bu belki.Sessizlik, bana hep bir şey anlatmaya çalışır: “Her şeyi konuşarak değil, bazen durarak anlarsın.”

Yıllar içinde öğrendim; insanın sessizlikle kurduğu ilişki, kendisiyle kurduğu en dürüst ilişkidir.Gürültü arasında sürekli bir şeyleri kanıtlamaya çalışıyoruz.Ama sessizlik —yargısız, beklentisiz— seni sadece dinler.Ve işte o anda ne kadar yorgun, ne kadar istekli, ne kadar kırık olduğunu anlarsın.Belki de bu yüzden bazı günler telefonun sesini kapatıyorum; dünya benden biraz uzak kalsın diye.

Kayseri’nin rüzgârı bile bazen konuşmak ister.Bir duvar köşesinde unuttuğun çocukluğunu hatırlatır, suyun üstünde salınan bir yaprak gibi seni kendi köklerine geri iter.O sessizlik, aslında geçmişin yankısıdır.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Fotoğrafın Öğrettiği Şey

Fotoğraf bana sabrı öğretti.Işığın yönünü, gölgenin sabrını, beklemenin güzelliğini.Deklanşöre basmadan önceki o bir saniyelik nefes… işte orası hayatın kendisi.Ne önce ne sonra — tam orası. Bir kare

 
 
 
Yavaş Büyümek

Hız, çağımızın yeni ibadeti oldu.Ama ben artık hızdan değil, derinlikten medet umuyorum.Bir işin, bir ilişkinin, bir fikrin meyve vermesi için zaman gerek — bunu toprağa bakarak öğreniyor insan.Yavaş

 
 
 

Yorumlar


bottom of page